Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz üretken yapay zekâ (Generative AI ya da kısaca GenAI), 2020'lerin başında yapay zekâyı ateşleyen teknolojilerden biri oldu. Ancak bu sistemlerin arkasındaki fikirler aslında yeni değil; kökenleri, Rus matematikçi Andrey Markov’un geliştirdiği istatistiksel modellere kadar uzanıyor.
Peki, üretken yapay zekâ ile üretken tasarım aynı şey mi? Bu iki terim çoğu zaman birbirinin yerine kullanılsa da aslında önemli farklar barındırır:
GenAI sistemleri, genellikle denetimsiz ya da kendi kendine denetimli öğrenmeyle çalışır. İlk örneklerde GAN (Generative Adversarial Network) gibi modeller kullanılırken, günümüzde transformer mimarileri (örneğin ChatGPT’nin temelinde olan yapı) çok daha yaygındır. Bu sistemler, veri içindeki örüntüleri tanıyarak yeni içerikler üretir.
Bugün üretken yapay zekâ en çok yazı ve görsel üretiminde kullanılsa da, mühendislik alanında da kullanım alanları hızla artıyor:
Henüz mühendislikte üretken YZ’nin kullanımı üretken tasarım kadar yaygın olmasa da, yakın gelecekte otomatik belgeleme, sentetik simülasyon veri üretimi, hata tahmini ve daha pek çok alanda bu teknolojiyi daha sık göreceğiz gibi gözüküyor.
Gelecekte mühendisliğin temel araçlarından biri haline gelmesi muhtemel bu teknolojiye şimdiden aşina olmakta fayda var.
Yapay zeka deyince genelde zihinlerde ChatGPT canlanıyor. Aslında çok daha geniş bir kapsama sahip. ChatGPT yapay zekanın bir dalı olan üretken yapay zekanın bir örneği.
Rutin işler yapay zekaya kalınca acaba insana daha fazla zaman kalacak mı?
Üretken yapay zeka, kod yazmadan bir çok rutin işin yapılmasında ve üretken işler üretmede gerçekten oyun değiştirici bir konum aldı. Hiç kod bilgisi olmayanlar dahi artık sadece bir kaç istek/prompt ile bir çok işi yapabilecektir. İşlerinde üretken yapay zekayı kullananlar, kullanmayanların yerini alacaktır kesinlikle...
Güzel bir yazı olmuş. Yapay zekayı anlamamız için bu şekilde bu yazı yazılması beni sevindirdi açıkçası. Üretken tasarım da beni çok heyecanlandırdı.