Makineler Düşünebilir mi?

Kimdi bu Alan Turing?


"Makineler düşünebilir mi?" sorusu, yapay zekanın felsefi ve teknik temellerine dayanan bir tartışmadır. Bu sorunun akademik arka planı, özellikle 20. yüzyılın ortasında Alan Turing'in çalışmalarıyla önem kazanmıştır. 


Turing'in Yaklaşımı: "Makineler Düşünebilir mi?"


Alan Turing, 1950 yılında yayımladığı "Computing Machinery and Intelligence" adlı makalesinde, makinelerin düşünme kapasitesine sahip olup olamayacağı sorusuna cevap aramıştır. Turing, doğrudan "Makineler düşünebilir mi?" sorusunun anlamsal karmaşıklığını vurgulayarak, bu soruyu daha teknik ve ölçülebilir bir şekilde ele almanın gerekliliğini savundu. O dönemde, "düşünme" kavramı farklı disiplinlerde farklı anlamlar taşıdığı için, Turing, sorunun anlamını yeniden çerçevelemeyi tercih etti.



Turing Testi (Taklit Oyunu)


Turing, makinelerin düşünebilme yeteneklerini ölçmek için Turing Testi olarak bilinen bir prosedür önerdi. Bu testte, bir insan sorgulayıcı(A), iki gizli katılımcıyla (biri insan(B), diğeri makine(C)) yazılı bir iletişim yoluyla etkileşime girer. Sorgulayıcı(A), hangisinin insan(B), hangisinin makine(C) olduğunu anlamaya çalışır. Eğer makine(C), sorgulayıcıyı belli bir süre boyunca insan olduğuna inandırabiliyorsa, bu makinenin(C) "düşünebildiği" kabul edilir. Turing’e göre, bir makinenin düşünmesi, insan benzeri davranışlar sergileyebilmesiyle ölçülmelidir.


Bu bağlamda, Turing Testi, düşünmenin yalnızca biyolojik beyinlerin gerçekleştirdiği bir süreç olmadığına dair güçlü bir savunma sundu. Turing'in testinde, düşünme, dış gözlemci tarafından algılanan davranışsal çıktılara dayanır ve bu da düşünme sürecinin içsel mekanizmalarından ziyade çıktılarına odaklanır. Turing, bu yaklaşımla, bilincin veya öznel deneyimin (consciousness) var olup olmadığı tartışmalarından kaçınarak, davranışçı bir yaklaşım benimsedi.




Turing Testine Yönelik Eleştiriler

Turing’in önerisi son derece yenilikçi olmasına rağmen, testin geçerliliği konusunda yıllar içinde çeşitli eleştiriler dile getirilmiştir. Eleştiriler genellikle şu üç temel noktada yoğunlaşır:


Searle’ın Çin Odası Argümanı: John Searle, 1980’de ortaya attığı "Çin Odası" argümanında, Turing Testi’nin, bir makinenin sembolleri manipüle etme yeteneğini gösterdiğini, ancak gerçek anlamda anlama kapasitesini test etmediğini savunur. Bir makine, belirli kurallar çerçevesinde doğru sembolleri üretebilir, ancak bu sembollerin anlamını "bilmez" veya "anlamaz". Bu argüman, sembolik yapay zekanın temel sınırlamalarına dikkat çeker.


Bilincin Rolü: Turing Testi, bir makinenin insan gibi davranmasını temel alır, ancak bilincin rolü göz ardı edilir. Bazı felsefeciler ve bilim insanları, düşünmenin bilinci gerektirdiğini, dolayısıyla bir makinenin bilinçsizce insan gibi davranmasının aslında düşünmek anlamına gelmediğini savunur.


Dışsal Davranış ve İçsel Süreçler: Turing Testi, dışsal davranışa dayanır ve içsel bilişsel süreçlere odaklanmaz. Ancak, birçok bilim insanı için düşünme, belirli bilişsel süreçlerin varlığıyla yakından ilişkilidir. Bu bakış açısına göre, bir makinenin sadece dışsal davranışlarına bakarak "düşünüyor" olduğunu söylemek yetersiz olabilir.


Günümüz Yapay Zeka Modelleri ve Turing Testi



Günümüzde yapay zeka, Turing’in zamanında hayal edilenden çok daha ileride olsa da, "düşünebiliyor" oldukları tartışması devam etmektedir. Özellikle derin öğrenme (deep learning) ve sinir ağları (neural networks) gibi teknolojilerle eğitilen yapay zeka sistemleri, belirli görevlerde insan seviyesinde veya insan üstü performans sergileyebilir. Ancak, bu sistemlerin bilinçli olup olmadığı ya da gerçek anlamda "düşündükleri" konusu hala felsefi ve bilimsel tartışmaların merkezindedir.


Yapay zeka alanındaki ilerlemeler, Turing’in orijinal sorusunu genişletmiştir. Bugün, "Makineler düşünebilir mi?" sorusu yerine, makinelerin hangi tür bilişsel yeteneklere sahip olabileceği ve bunların insan zihni ile nasıl kıyaslanabileceği soruları sorulmaktadır.


Alan Turing, "Makineler düşünebilir mi?" sorusuna devrim niteliğinde bir yaklaşım getirdi ve yapay zekanın temellerini attı. Turing Testi, hala modern yapay zeka araştırmalarında önemli bir referans noktası olmasına rağmen, bu testin sınırları ve felsefi tartışmaları, yapay zekanın düşünme kapasitesi üzerine derinlemesine analizler yapılmasına yol açmıştır. Bugün bile, yapay zekanın "düşünüp düşünmediği" tartışmaları, bilişsel bilim, felsefe ve bilgisayar bilimi gibi disiplinler arasında geniş bir yankı bulmaktadır.


Kaynaklar:

Turing, A. M. (1950). Computing Machinery and Intelligence. Mind, 59(236), 433-460.

https://academic.oup.com/mind/article/LIX/236/433/986238

Searle, J. (1980). Minds, brains, and programs. Behavioral and Brain Sciences, 3(3), 417-424.



Yorumlar

Avatar
@Melis Aslanpay

Her ne kadar bazen ürkütücü gelse de, insan bu durum gerçekleşirse sonuçları nasıl olur diye düşünmekten kendini alamıyor.

Avatar
@Duygu KURT

Emeğinize sağlık gerçekten zihin açan, kültür kazandıran bir içerik olmuş.

Avatar
@Duygu KURT

Bir makine ancak biyolojik düşünme mantığını kavrayarak taklit ederse düşünebilir hale gelir fikrimce. Nasıl sinir ağları taklit edilerek yapay zekaya endekslenmişse düşünme mantığı da aynı şekilde eğitilebilir.

Avatar
@MelekAcayYurtlu

Avatar
@Sinem TURGUT

Makinelerin tarihi günümüze uyarlanınca Makineler düşünebilir mi? sorusu 70 yıldır konuşuluyor demektir. Şu an Yapay Zeka teknolojisi ilerlemesine rağmen hala bu soru konuşulmakta. Kaleminize sağlık...

Avatar
@Sultan Amed YAŞAR

Esasında insanı heyecanlandıran şey; câmid/donuk bir eşyanın hareket ettirilmesi/etmesidir. "Makine" ve "düşünmek" kelimelerinin aynı cümlede kullanılabileceği aklımın ucundan geçmezdi...

Avatar
@Melek İNAN KAYA

"Makinalar düşünebilir mi?" sorusunun; Tartışılan konu olmaktan çıkacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum.. Emeğinize sağlık..

Yorum Yap: